Havacılıkta karşılaşılan kazalardan insan faktörlerinin büyük kısmı insan performansından dolayı gerçekleşmektedir.
HAVACILIK PERSONELLERİNİN PERFORMANSINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİ
I. UÇAK KAZALARININ ANA NEDENLERİ
(1990 – 1999)
Ticari hava taşımacılığı yapan havayollarının, tüm jet filolarında meydana gelen ve ölümlü hasarla sonuçlanan uçak kazalarının nedenleri ile ilgili olarak Boeing istatistiklerine göre, uçak bakımlarının kaza nedenleri içindeki oranı %6 civarındadır. Yani kötü bakım kaza oranını %6 artırırken, bu oranı olumlu açıdan değerlendirebilirsek, iyi bir bakımla kazaların %6’sını önleyebiliriz.
Kazalardan sonra yapılan araştırmalarda, gerçekler ortaya çıktığında, kazanın meydana gelişine kadar geçen süreçte, olaylar zinciri şeklinde tanımlayabileceğimiz, bir dizi insan hatasının gözden kaçtığı görülmektedir.
Eğer, hatalar zincirini bakım sırasında kırabilirsek, bu sebeple oluşan kazalar meydana gelmeyecektir.
Kaza nedenleri araştırıldığında, kazaya neden olan faktörlerin birden çok, “zincirleme” etki yaptığı gözlenmiştir. Anılan faktörlerin biri olmasa ve/veya birinin sırası değişse, yani kazalara neden olan hatalar zinciri kırılabilirse, kaza olmayabilir. Bu nedenle, uçuş emniyeti yönünden, bakım problemlerinin neden olduğu, tüm zayıflıkların bilinmesi gerekir.
Bakım problemleri; motorlarda, iniş takımlarında, aviyonik sistemlerde, uçağın yapısında, komponentlerde, olabileceği gibi, ramp hizmetleri sırasında da oluşabilmektedir.
Hatalardan ötürü, ölümcül, ciddi hasarlı, uzun sürede ortaya çıkacak ve uçabilirliği engelleyecek kazalar söz konusudur.
Bir diğer bakış açısından, uçak bakımında, dikkate alınması gereken iki önemli konu, havacılığın temel ilgi alanını oluşturmaktadır.
Birinci konu, eski uçaklarla ilgilidir. Yaşlı uçaklarda, metal yorgunluğu, korozyon, genel yıpranma ve eskime, yoğun bir bakım ve teknik kontrol sürecini devamlı gündemde tutar.
İkinci konu ise, yeni uçaklarla ilgilidir. Yüksek otomasyonla donatılmış, ileri teknolojide üretilmiş malzeme kullanılmış, daha karmaşık yapıda, arızanın teşhisi için daha farklı test ve kontrol ekipmanı gerektiren sistemler nedeniyle , yeni uçaklar, daha farklı sorunları gündeme taşırlar. Tüm bakımla ilgili kişilerin ve özellikle teknisyenlerin, çok iyi eğitilmeleri gereklidir. Öte yandan, yenilikler ve ileri teknoloji, kokpite kolaylık sağlarken bakıma daha fazla sorumluluk yüklemektedir.
Uçak bakım teknisyeni, pek çok sınırlar, kurallar, olanaklar, zorluklar, farklı görevlerde rolleri olan kişilerle birlikte çalışmaktadır. Bakım teknisyenleri çoğu zaman sırat köprüsünde hareket etmektedir. Sırat köprüsünü başarıyla geçebilmek için, her durumda aşağıdaki basit formülü kullanmak gerekir.
5N1K formülü:Herbir görevin gerçekleştirilmesinin özünde, bu soruların yanıtı yer alır.
“KİM ?” görevi kim yada kimler yapacaktır? Görev başka kimlerle ilişkilidir?
“NE ?” görev ne olduğu anlaşılır nitelikte ifade edilmiş midir?
“NASIL ?” görev nasıl gerçekleştirilecektir. Malzeme, teçhizat, ekipman tamammıdır?
“NE ZAMAN?” görev ne zaman tamamlanacaktır?
“NERDE ?” görev nerede yada nerelerde yapılacaktır?
"NEDEN" görevin neden yapılacağını açıklar.
Bu temel sorular bizi insan/makina ilişkilerine götürmektedir. Yani insan kendi performansı ile birlikte çalıştığı sistemin ve erişilmek istenen bakımın performansını çok iyi kavramalıdır.
Bilindiği üzere; bir havayolunun temel görevi, yolcularını, kargo ve posta yüklerini; “A” noktasından “B” noktasına en emniyetli, en konforlu, en ekonomik şekilde ve tam zamanında taşımaktır.
Amaç, bu süreçte insana dayalı hata nedenlerini ortadan kaldırmaktır.
Hiçbir sistemde “riskleri” tamamen yok etmek mümkün değildir. Ancak, risk yönetimi ile krizler kontrol altına alınabilir ve önlenebilir.
Yöneticiler, riskleri, krizleri veya kazaları önleme doğrultusunda yapılacak işlemlerde 3 olasılıktan biri çerçevesinde, karar verirler:
Uçak bakımını etkileyen faktörler , uygun eleman seçiminden başlayarak, eğitim, sağlık, kurallar, bilginin tasarımı (anlaşılabilir ve erişilebilirliği), ekipman/teçhizat, malzeme, çevre (içinde bulunulan ortam), üretim planlama, sendikal ilişkiler, dernekler, yönetim ilişkileri olarak özetlenebilir.
Günümüzde insan faktörleri konuları, insan/ makina/çevre ilişkileri üzerinde yoğunlaşmıştır.
İş tasarımı, tesis tasarımı, iş stresi, çevre, işyerinde etkileşimle sistemler entegre edilebilmektedir.
III. BAKIM POTANSİYEL HATALAR İÇİN UYGUN BİR SÜREÇTİR
Bakımdaki insan hatalarına da bu çerçeveden bakmakta yarar vardır. Hatalar, teknisyenin neden olduğu ve teknisyenin neden olmadığı arızalar modelinde 2 şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi uçak bakıma girmeden önce “var olmayan” arızalardır. İkinci tür arızalar ise bakıma giren uçakta var olanlardır.
Bakımda en çok karşılaşılan hatalar ise İngiliz Sivil Havacılık Kuruluşu – UK CAA, uçak bakımında karşılaşılan hataları aşağıdaki başlıklarda sınıflamıştır:
IV. HATALARIN OLUŞUMU BUZ DAĞINA BENZER:
Buz dağının, en uç noktasında , çok ciddi, bilinen, görülen hatalar yer alır. Bunlar, FAA, NTSB, LBA raporları ile yayınlanarak açıklanmaktadır.
Orta bölümde, yine suyun yüzünde, operasyonel açıdan önemli olaylar bulunur. Bunlar, gecikme ve sefer iptallerine neden olan konuları içerir. (IFSD, ATB)
Suyun altında kalan , görünmeyen alt bölüm ise “gözden kaçanları” yada gözden kaçabilecekleri kapsar. Bunlar rapor edilemeyen, rastlandığında çözümlenen sorunlardır. Büyük felaketlere ve kazalara neden olan olaylar zincirini kırma fırsatları hep suyun altında kalır.
V. UÇAK BAKIMLARINI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:
Gece vardiyasında uyku, hava koşulları, zaman baskısı, vardiya devredilmesi, çalışanın morali, ailevi problemler, insan gücü eksikliği, havaalanı emniyeti, iş yükü, bürokrasi/kırtasiye, iş birliği/ekip çalışması, sözleşmeler, ertelenmiş bakım işleri, işin yarıda kesilmesi/ara verilmesi, uygun eğitim eksikliği, zayıf iletişim, donanım ve prosedürler, unutkanlık, dini faktörler (ramazan, cuma, bayramlar), toplu sözleşme dönemleri, uzun tatiller ve politik istikrarsızlıklar olarak sayabiliriz.
Uçak teknisyeninin bakım performansı etkileyen faktörler:
İş performansı yaşam performansından ayrı düşünülemez.Yaşam performansı, 24 saatlik bir birim içinde düşünüldüğünde, biyolojik ritim söz konusu olur. Biyolojik ritim gündüze ayarlı bir süreçtir. Uyku uyanıklık düzeni bu ritmin belirleyicisidir. Ayrıca beslenme düzeni, sosyal yaşam bu ritmin içinde yer almaktadır. Biyolojik ritm doğrudan doğruya iş yaşamını etkiler.
Öte yandan, kişiler gerçek ve ideal olmak üzere iki performansa sahiptirler. Gerçek performans özel yaşama veya iş yaşamına ait mevcut şartlar altında gösterilebilen çabanın ve becerinin tümüdür. İdeal performans ise özel ve iş yaşamındaki şartları kontrol altına alabildiğimizde gösterebileceğimiz azami çaba ve becerinin tümüdür.
İdeal performansı yakalamak ve sürekliliğini sağlamak öncelikle kişinin performansını etkileyen faktörleri kontrol altına almaktan geçmektedir. Bu yüzden, fiziksel form ve sağlık, uyku, iş yükü, yorgunluk ve stres üzerinde özellikle durmak gerekmektedir.
Fiziksel Form ve Sağlık:
Fiziksel olarak formda kalmak ve sağlık arasındaki bağ aynı şekilde iş performansını da etkilemektedir. Fiziksel performansı salt spor ile sınırlamak çok doğru değildir. Fiziksel performansı yüksek tutmanın, koşudan başlayan bahçe ile uğraşmaya kadar uzanan geniş bir sahası vardır. Daha çok kişinin ilgi duyduğu konuya bağlıdır. Önemli olan sürekli yapılmasıdır. Özellikle vardiyalı çalışan kişilerde balık tutma, yürüyüş gibi açık hava aktiviteleri uyku problemlerini kontrol altına almada çok etkindir. Bilmece çözmek, zeka oyunları ile ilgilenmek, satranç, briç gibi oyunları oynamak da beynin etkinliğini sağlayan sporlarındandır.
Diğer önemli performans faktörü de, “stres” “gerginlik” olup, bedenin yaşam tarzına cevap veriş şeklidir. Eğer yaşam tarzında stresi artırıcı faktörler fazla ise gerginlikler de artacaktır. Ancak stres yaşamın vazgeçilmezlerinden biridir. Tamamen ortadan kalkması halinde nerdeyse ölüm ile eşdeğer biyolojik ve psikolojik sonuçlar doğurmaktadır. Yaşamda strese olumsuz gözle bakmayı bir kenara bırakıp stres ile yaşamayı ve stres kişiyi kontrol altına almadan kişi stresi kontrol edebilme yöntemlerini geliştirmelidir.
Stres kaynakları fiziksel ve sosyal olmak üzere ikiye ayrılır.
Fiziksel Kaynaklar:
Özellikle uçak bakım için stres kaynakları dediğimizde zaman ve acil iş ile karşılaşılmaktadır.
Havacılık sektörünün sembolü hızdır. Kuşkusuz buna emniyet ve insan hayatının güvenliği eklendiğinde zaman baskısı ve hız bakım yapanlar için ana stres kaynağı olmaktadır.Yetişmesi gereken acil ve önemli işler ise bakım ekibini, her gün “yangın söndürmeye” götürmektedir. Böyle bir çalışma ortamı doğal stres kaynağı olup, bir de buna vardiyalı çalışmayı katıldığında, uykusuzluk ve yorgunlukla ağırlaştığında, kesinlikle kontrol edilmesi gereken bir tablo ile karşılaşılmaktadır.
Stres karşısında:
Direnişe geçip, stresle mücadele edilebilir. Bir diğer alternatif ise belirtileri hiçe sayıp yukarıda sayılan alarm belirtilerinin tekrar tekrar yaşanmasına izin verir ve hastalıklara zemin hazırlanmakla kalınmaz aynı zamanda istenmeyen hataların yapılmasına da zemin hazırlanmış olur.
Ayrıca stres psikolojik olarak da kişiyi etkilemektedir. Özellikle iş yaşamında konsantrasyon bozukluğuna yol açan stres kesinlikle kontrol altına alınmalıdır. Sakarlık, isteksizlik, ani duygusal patlamalar, öfke nöbetleri vb. stresle oluşan etkiler ise yine ruhsal etkilerden sayılmaktadır.
Stres İle Baş Etmek:
Sağlıklı yakın ilişkileri olanlar, hayatlarını kontrol etmeyi başaranlar, iç disipline sahip ve mücadele etmeyi seven kişiler stres ile daha kolay başedip onunla birlikte yaşamayı becerebilmektedirler.
Stres ile birlikte yaşamak belki sevilen bir müziği dinlemek, alışverişle oyalanmak, yürüyüş veya koşu yapmak, seyahat etmek gibi günlük basit çözümlerde yatmaktadır. Bu basit fomüllerden biri de özellikle iş yerinde kısa molalar vererek önce düşüncede mola almak sonra kendi kendine bir göz atıp, duygulardan arınmaya çalışarak, konuyu tekrar düşünüp harekete geçmektir.
Stres ve performans arasında çok yakın bir ilişki söz konusudur. Stresin az olduğu veya çok fazla olduğu dönemlerde performans istenilen düzeyde olamamaktadır. Stres önce olumlu olarak çalışanı uyarmakta bir müddet ideal düzeyine erişmekte ama süreklilik kazandığında olumsuzluk söz konusu olmaktadır.
Zaman ve stres
Verilen süreyi, zamanı acele kullanmak zorunda kalabiliriz. Bakım kartı ile ilgili bir işlemi gerçekleştirirken zamanın baskısı artabilir. Ancak “yerde” daima zaman vardır. Tarife, yolcu ihtiyaçları ve operasyonun ekonomisi zamanla bağımlıdır.
Birçok kişi zaman sınırlamasını düşünerek yaptığı normal bir işde, bitirebilme motivasyonunu kazanır. Yani, “ zaman ” bitirmeyi, tamamlamayı sağlayan olumlu bir parametredir. Zaman kısalmaya başlayınca, görev için ayrılan süre, iyi kullanılamayınca , araya başka işler girince, olumsuz etkiler başlar. Yani bitirememe stresi başlar. Strese karşı vücüt tepki vermeğe koyulur.
Zamana karşı yarışıldığında stresin olumsuz etkilerini azaltmak için uyarı sinyallerini tanımak gerekir. Hızlı konuşma, başkalarının konuşmasını bitirmesini beklemeden cümleleri hızla tamamlama,
yemeği daha hızlı yeme,kuyrukta beklerken telaşlanma, işi asla yetiştirememe kaygısına kapılma, yeterli süre olduğu halde programlayamama, birşeyler yetiştirirken mide bulantısı hissetme, iş yaparken sıkılma, arabayı daha hızlı kullanma, yavaş davrananlara sinirlenme gibi belirtiler alarm sinyalleridir.
Vardiyalı Çalışma:
Yukarıda da kısmen değinildiği üzere, vardiyalı çalışma, performansı etkileyen faktörlerdendir. Vardiya ile öncelikle uyku düzenindeki bozukluklar, gece vardiyalarındaki beslenme alışkanlıkları yüzünden oluşan mide rahatsızlıkları, sosyal yaşam ile yaşanan uyumsuzlukların yarattığı stres önlem alınmazsa ciddi boyutta işe yansımaktadır.
Uyku, hemen hemen hergün aynı saatte gerçekleşen periyodik bir fenomendir. Uyku uyanıklığa verilen bir ara değildir. Uyku alışkanlık olarak da kabul edilmektedir. Genellikle gün sonunda başlar ve 6 – 8 saat sürer. Minumum uyku 4, maksimum uyku 11 saat olarak kabul edilmektedir.Uyku sırasında vücudun tüm organları dinleme moduna geçer. Vücut ısısı azalır. Vücut ısısı mükemmel bir biyolojik saattir. Gececilerin biyolojik saati geride, gündüzcülerin biyolojik saati ileridedir. Çalışma günlerinde bu farklara katlanılır ama tatil günlerinde, akşam yatma ve sabah uyanma saatleri mümkün olduğunca ileriye çekilmek istenir. Adeta uyku ile savaşılır. Esasen uykusuzluk ciddi bir hata ve stres faktörüdür. İyi ve kaliteli bir uyku; dikkatin toplanması, öğrenme, hafıza, duygusal dengeyi olumlu etkiler.
Uykusuzluk:
Uyku, hemen hemen hergün aynı saatte gerçekleşen periyodik bir olaydır. Uyku ve uyanma saatleri arasında değişiklikler olduğunda uykusuzluk söz konusu olur. Öte yandan, bedensel ve zihinsel yorgunluk, stres, sağlık sorunları da uykusuzluk yapabilir.
Yorgunluk:
Yorgunluk eksik dinlenmeden kaynaklanan, kişinin uzun süreli ve belirli limiti aşan bedensel veya zihinsel çalışmasının neden olduğu durumlardır.
Yorgunluk , yapılacak iş için gerekli olan çaba ile ters orantılıdır.
Adele yorgunluğu yada bedensel yorgunluk objektiftir ve ölçülebilir. Zihinsel yorgunluk halinde ise normal dinlenmeye rağmen duygusal stres yaşanır. Zihinsel yorgunluk, sübjektiftir, kolaylıkla ölçülemez. Vücut ritminin yorgunlukla bozulması önemli hata kaynaklarından biridir.
Aşırı yorgunluk uzun süreli görevlerden ya da gereğinden daha kısa sürede gerçekleştirilmesi beklenen görevlerden sonra da yaşanır. Akut ve kronik olmak üzere ikiye ayrılır.
Akut yorgunluk yoğun fiziksel veya zihinsel bir aktivite sonrasında kısa süreli olarak yaşanır ve iyi bir gece uykusundan sonra yok olur.
Kronik (müzmin) yorgunluk ise oluşması ve geçmesi uzun sürelidir. Belirtileri dikkatin azalması, hafızanın zayıflaması , tutumlarda aldırmazlık, içe kapanıklık şeklinde gözlenir.
Yorgunluktan çıkıp, dinlenme durumuna geçmenin koşulları da fazlaca bilinmemektedir. Bazen yeterli bir uykudan sonra bile yorgun kalınabilmektedir.
Monoton görevler de yorgunluğa neden olmaktadır. Dikkat düzeyi, hem çevreden , hem de konunun niteliğinden kaynaklanır. Monotonluk, görev sırasında yapılan işlerin sabit yada aynı ve sürekliliği yada tekrarlanması şeklinde tanımlanmaktadır.
Monoton işler yorgunluk ve dikkat azalmasına neden olacağından hata olasılığını artırır. Bu tür “görevlerde” kontrol işlevinin detaylandırılması gerekir.
İşyükü:
Performansı etkileyen bir diğer faktör iş yükünün ya çok fazla ya da az olduğu durumlardır.
Çok uzun çalışma saatleri özellikle dikkatin yoğunlaşması gereken önemli işlerin çok fazla olması söz konusu ise çalışanda stres yaratacak ve hata yapma riski artacaktır. Zihinsel ve fiziksel yorgunluk düzeyi yükselecektir.
Buna karşın iş yükünün az olması da gerginlik yaratmaktadır. Amaçsız boş zamanlar ortaya çıkmakta ve çalışanda alışkanlıklar doğurmaktadır. İşe bağlılık, başarıyı ortaya koyma, mücadele etme isteğini engellediğinden umursamazlık ve iş huzurunu bozmaya kadar uzanan sonuçları olabilmektedir.
Beslenme Alışkanlıkları (Alkol, İlaç Vb. Kullanımları)
Besinlerin insan davranışlarında ve performanslarında etkili bir faktör olduğu bilinmektedir. Örneğin protein, yağlar ve rafine şekerler huzursuzluk hissi , az uyanıklık, kararsızlık, çabuk öfkelenme ve uykuya dalma meyli gibi etkileri olabilir.
Kahve, çay, zengin soslar, baharatlı etler çok pişmiş yiyeceklerdir. Sinir sistemini etkiler ve metabolizmanın hızını artırır. Yorgunlukla mücadelede beslenme şeklinin de önemi vardır.
Alkollü içkiler enerji vericidirler. Fiziksel aktiviteyi güçlendiriler ama aynı zamanda duygusallığıda artırırlar. Alkolün görme ve işitme, kısa ve uzun dönemli hafıza üzerinde olumsuz etkileri vardır. Karar verme ve düşünce sistemlerini aksatır. Refleksleri zayıflatır. Hareket koordinasyonunu bozar. Daha da kötüsü kişinin kendisi ile ilgili algısını farklılaştırır, aşırı güven veya aşırı güvensizlik duygularını ön plana çıkarır.
Diyet:
Alınan besinlerin cinsi ve miktarına bağlı olarak, bazen kişi kendini ağırlaşmış, tembel bazen de enerji desteği almış hisseder. Bu konudaki bazı öneriler ise aşağıda sıralanmıştır :
Kahve veye çay gibi kafein ve tein gibi maddeler çok alındığında sinirliliği ve gerginliği arttırmakta, reaksiyon zamanını düşürmektedir.
Sakinleştirici ilaç kullanmakta insanların çok kolay başvurduğu bir yöntemdir. Bunlar geçici olarak rahatlık vermekle birlikte eğer performansı düşüren ana neden ortadan kalkmamışsa etkisi olmayacağı gibi alışkanlık da yaratabilmektedir.
İlaç, alkol, çay, kahve veya sigara gibi alışkanlıların yerini fiziksel form tutucu aktiviteler alır ise sağlık üzerinde olumlu etkisi daha kolay gözlemlenecektir.
Sonuç olarak performansı etkileyen faktörlerin pek çoğu günlük yaşamda alınabilecek basit önlemler ile (dengeli beslenme, sürekli aktiviteler vb.) hem özel hem iş yaşamındaki kapasite doğrultusunda üretime ve ideal düzeyde performans göstermeye yardımcı olacaktır.
HAVACILIK PERSONELLERİNİN PERFORMANSINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİ
I. UÇAK KAZALARININ ANA NEDENLERİ
(1990 – 1999)
Ticari hava taşımacılığı yapan havayollarının, tüm jet filolarında meydana gelen ve ölümlü hasarla sonuçlanan uçak kazalarının nedenleri ile ilgili olarak Boeing istatistiklerine göre, uçak bakımlarının kaza nedenleri içindeki oranı %6 civarındadır. Yani kötü bakım kaza oranını %6 artırırken, bu oranı olumlu açıdan değerlendirebilirsek, iyi bir bakımla kazaların %6’sını önleyebiliriz.
Kazalardan sonra yapılan araştırmalarda, gerçekler ortaya çıktığında, kazanın meydana gelişine kadar geçen süreçte, olaylar zinciri şeklinde tanımlayabileceğimiz, bir dizi insan hatasının gözden kaçtığı görülmektedir.
Eğer, hatalar zincirini bakım sırasında kırabilirsek, bu sebeple oluşan kazalar meydana gelmeyecektir.
Kaza nedenleri araştırıldığında, kazaya neden olan faktörlerin birden çok, “zincirleme” etki yaptığı gözlenmiştir. Anılan faktörlerin biri olmasa ve/veya birinin sırası değişse, yani kazalara neden olan hatalar zinciri kırılabilirse, kaza olmayabilir. Bu nedenle, uçuş emniyeti yönünden, bakım problemlerinin neden olduğu, tüm zayıflıkların bilinmesi gerekir.
Bakım problemleri; motorlarda, iniş takımlarında, aviyonik sistemlerde, uçağın yapısında, komponentlerde, olabileceği gibi, ramp hizmetleri sırasında da oluşabilmektedir.
Hatalardan ötürü, ölümcül, ciddi hasarlı, uzun sürede ortaya çıkacak ve uçabilirliği engelleyecek kazalar söz konusudur.
Bir diğer bakış açısından, uçak bakımında, dikkate alınması gereken iki önemli konu, havacılığın temel ilgi alanını oluşturmaktadır.
Birinci konu, eski uçaklarla ilgilidir. Yaşlı uçaklarda, metal yorgunluğu, korozyon, genel yıpranma ve eskime, yoğun bir bakım ve teknik kontrol sürecini devamlı gündemde tutar.
İkinci konu ise, yeni uçaklarla ilgilidir. Yüksek otomasyonla donatılmış, ileri teknolojide üretilmiş malzeme kullanılmış, daha karmaşık yapıda, arızanın teşhisi için daha farklı test ve kontrol ekipmanı gerektiren sistemler nedeniyle , yeni uçaklar, daha farklı sorunları gündeme taşırlar. Tüm bakımla ilgili kişilerin ve özellikle teknisyenlerin, çok iyi eğitilmeleri gereklidir. Öte yandan, yenilikler ve ileri teknoloji, kokpite kolaylık sağlarken bakıma daha fazla sorumluluk yüklemektedir.
Uçak bakım teknisyeni, pek çok sınırlar, kurallar, olanaklar, zorluklar, farklı görevlerde rolleri olan kişilerle birlikte çalışmaktadır. Bakım teknisyenleri çoğu zaman sırat köprüsünde hareket etmektedir. Sırat köprüsünü başarıyla geçebilmek için, her durumda aşağıdaki basit formülü kullanmak gerekir.
5N1K formülü:Herbir görevin gerçekleştirilmesinin özünde, bu soruların yanıtı yer alır.
“KİM ?” görevi kim yada kimler yapacaktır? Görev başka kimlerle ilişkilidir?
“NE ?” görev ne olduğu anlaşılır nitelikte ifade edilmiş midir?
“NASIL ?” görev nasıl gerçekleştirilecektir. Malzeme, teçhizat, ekipman tamammıdır?
“NE ZAMAN?” görev ne zaman tamamlanacaktır?
“NERDE ?” görev nerede yada nerelerde yapılacaktır?
"NEDEN" görevin neden yapılacağını açıklar.
Bu temel sorular bizi insan/makina ilişkilerine götürmektedir. Yani insan kendi performansı ile birlikte çalıştığı sistemin ve erişilmek istenen bakımın performansını çok iyi kavramalıdır.
Bilindiği üzere; bir havayolunun temel görevi, yolcularını, kargo ve posta yüklerini; “A” noktasından “B” noktasına en emniyetli, en konforlu, en ekonomik şekilde ve tam zamanında taşımaktır.
Amaç, bu süreçte insana dayalı hata nedenlerini ortadan kaldırmaktır.
Hiçbir sistemde “riskleri” tamamen yok etmek mümkün değildir. Ancak, risk yönetimi ile krizler kontrol altına alınabilir ve önlenebilir.
Yöneticiler, riskleri, krizleri veya kazaları önleme doğrultusunda yapılacak işlemlerde 3 olasılıktan biri çerçevesinde, karar verirler:
- Tehlikenin tamamen yok edilmesi, ortadan kaldırılması,
- Tehlikenin kabul edilmesi ve var olan tehlikeye göre, sistemin hataları tolere edecek ve kaza olasılığını azaltacak şekilde tasarlanması ve kontrol edilebilmesi,
- Tehlike yokedilemiyor ve kontrol altına alınamıyorsa, tehlike ile birlikte yaşamanın öğrenilmesi , olarak sıralanmaktadır.
Uçak bakımını etkileyen faktörler , uygun eleman seçiminden başlayarak, eğitim, sağlık, kurallar, bilginin tasarımı (anlaşılabilir ve erişilebilirliği), ekipman/teçhizat, malzeme, çevre (içinde bulunulan ortam), üretim planlama, sendikal ilişkiler, dernekler, yönetim ilişkileri olarak özetlenebilir.
Günümüzde insan faktörleri konuları, insan/ makina/çevre ilişkileri üzerinde yoğunlaşmıştır.
İş tasarımı, tesis tasarımı, iş stresi, çevre, işyerinde etkileşimle sistemler entegre edilebilmektedir.
III. BAKIM POTANSİYEL HATALAR İÇİN UYGUN BİR SÜREÇTİR
Bakımdaki insan hatalarına da bu çerçeveden bakmakta yarar vardır. Hatalar, teknisyenin neden olduğu ve teknisyenin neden olmadığı arızalar modelinde 2 şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi uçak bakıma girmeden önce “var olmayan” arızalardır. İkinci tür arızalar ise bakıma giren uçakta var olanlardır.
Bakımda en çok karşılaşılan hatalar ise İngiliz Sivil Havacılık Kuruluşu – UK CAA, uçak bakımında karşılaşılan hataları aşağıdaki başlıklarda sınıflamıştır:
- Komponentlerin hatalı montajı,
- Yanlış parçaların takılması,
- Elektrik kablolarında yapılan hatalar,
- Uçakta takım vb malzemenin unutulması,
- Yetersiz yağlama yapılması,
- Cowlinglerin (kaportaların), access panellerin, fairinglerin tesbit edilmemesi,
- İniş takımı lock - pinlerinin kalkıştan önce sökülmemiş olması,
- Bağlama elemanlarının tam olarak takılmaması veya torklanmaması
IV. HATALARIN OLUŞUMU BUZ DAĞINA BENZER:
Buz dağının, en uç noktasında , çok ciddi, bilinen, görülen hatalar yer alır. Bunlar, FAA, NTSB, LBA raporları ile yayınlanarak açıklanmaktadır.
Orta bölümde, yine suyun yüzünde, operasyonel açıdan önemli olaylar bulunur. Bunlar, gecikme ve sefer iptallerine neden olan konuları içerir. (IFSD, ATB)
Suyun altında kalan , görünmeyen alt bölüm ise “gözden kaçanları” yada gözden kaçabilecekleri kapsar. Bunlar rapor edilemeyen, rastlandığında çözümlenen sorunlardır. Büyük felaketlere ve kazalara neden olan olaylar zincirini kırma fırsatları hep suyun altında kalır.
V. UÇAK BAKIMLARINI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:
Gece vardiyasında uyku, hava koşulları, zaman baskısı, vardiya devredilmesi, çalışanın morali, ailevi problemler, insan gücü eksikliği, havaalanı emniyeti, iş yükü, bürokrasi/kırtasiye, iş birliği/ekip çalışması, sözleşmeler, ertelenmiş bakım işleri, işin yarıda kesilmesi/ara verilmesi, uygun eğitim eksikliği, zayıf iletişim, donanım ve prosedürler, unutkanlık, dini faktörler (ramazan, cuma, bayramlar), toplu sözleşme dönemleri, uzun tatiller ve politik istikrarsızlıklar olarak sayabiliriz.
Uçak teknisyeninin bakım performansı etkileyen faktörler:
İş performansı yaşam performansından ayrı düşünülemez.Yaşam performansı, 24 saatlik bir birim içinde düşünüldüğünde, biyolojik ritim söz konusu olur. Biyolojik ritim gündüze ayarlı bir süreçtir. Uyku uyanıklık düzeni bu ritmin belirleyicisidir. Ayrıca beslenme düzeni, sosyal yaşam bu ritmin içinde yer almaktadır. Biyolojik ritm doğrudan doğruya iş yaşamını etkiler.
Öte yandan, kişiler gerçek ve ideal olmak üzere iki performansa sahiptirler. Gerçek performans özel yaşama veya iş yaşamına ait mevcut şartlar altında gösterilebilen çabanın ve becerinin tümüdür. İdeal performans ise özel ve iş yaşamındaki şartları kontrol altına alabildiğimizde gösterebileceğimiz azami çaba ve becerinin tümüdür.
İdeal performansı yakalamak ve sürekliliğini sağlamak öncelikle kişinin performansını etkileyen faktörleri kontrol altına almaktan geçmektedir. Bu yüzden, fiziksel form ve sağlık, uyku, iş yükü, yorgunluk ve stres üzerinde özellikle durmak gerekmektedir.
Fiziksel Form ve Sağlık:
Fiziksel olarak formda kalmak ve sağlık arasındaki bağ aynı şekilde iş performansını da etkilemektedir. Fiziksel performansı salt spor ile sınırlamak çok doğru değildir. Fiziksel performansı yüksek tutmanın, koşudan başlayan bahçe ile uğraşmaya kadar uzanan geniş bir sahası vardır. Daha çok kişinin ilgi duyduğu konuya bağlıdır. Önemli olan sürekli yapılmasıdır. Özellikle vardiyalı çalışan kişilerde balık tutma, yürüyüş gibi açık hava aktiviteleri uyku problemlerini kontrol altına almada çok etkindir. Bilmece çözmek, zeka oyunları ile ilgilenmek, satranç, briç gibi oyunları oynamak da beynin etkinliğini sağlayan sporlarındandır.
Diğer önemli performans faktörü de, “stres” “gerginlik” olup, bedenin yaşam tarzına cevap veriş şeklidir. Eğer yaşam tarzında stresi artırıcı faktörler fazla ise gerginlikler de artacaktır. Ancak stres yaşamın vazgeçilmezlerinden biridir. Tamamen ortadan kalkması halinde nerdeyse ölüm ile eşdeğer biyolojik ve psikolojik sonuçlar doğurmaktadır. Yaşamda strese olumsuz gözle bakmayı bir kenara bırakıp stres ile yaşamayı ve stres kişiyi kontrol altına almadan kişi stresi kontrol edebilme yöntemlerini geliştirmelidir.
Stres kaynakları fiziksel ve sosyal olmak üzere ikiye ayrılır.
Fiziksel Kaynaklar:
- Sıcak / soğuk
- Gürültü
- Kötü çalışma şartları
- Donanım eksikliği
- Trafik ( Apron, hava trafiği , şehir trafiği )
- Ekonomik ( enflasyon, işsizlik),
- Politik,
- Aile,
- İş ve kariyer (acil iş, işin bölünmesi, rekabet, eğitim ve sosyal çevre ) ,
- Eğitim,
Özellikle uçak bakım için stres kaynakları dediğimizde zaman ve acil iş ile karşılaşılmaktadır.
Havacılık sektörünün sembolü hızdır. Kuşkusuz buna emniyet ve insan hayatının güvenliği eklendiğinde zaman baskısı ve hız bakım yapanlar için ana stres kaynağı olmaktadır.Yetişmesi gereken acil ve önemli işler ise bakım ekibini, her gün “yangın söndürmeye” götürmektedir. Böyle bir çalışma ortamı doğal stres kaynağı olup, bir de buna vardiyalı çalışmayı katıldığında, uykusuzluk ve yorgunlukla ağırlaştığında, kesinlikle kontrol edilmesi gereken bir tablo ile karşılaşılmaktadır.
Stres karşısında:
- Alarm reaksiyonu,
- Direnç ve korunma reaksiyonu,
- Bitkinlik ve hastalık belirtileri yaşayabiliriz.
Direnişe geçip, stresle mücadele edilebilir. Bir diğer alternatif ise belirtileri hiçe sayıp yukarıda sayılan alarm belirtilerinin tekrar tekrar yaşanmasına izin verir ve hastalıklara zemin hazırlanmakla kalınmaz aynı zamanda istenmeyen hataların yapılmasına da zemin hazırlanmış olur.
Ayrıca stres psikolojik olarak da kişiyi etkilemektedir. Özellikle iş yaşamında konsantrasyon bozukluğuna yol açan stres kesinlikle kontrol altına alınmalıdır. Sakarlık, isteksizlik, ani duygusal patlamalar, öfke nöbetleri vb. stresle oluşan etkiler ise yine ruhsal etkilerden sayılmaktadır.
Stres İle Baş Etmek:
Sağlıklı yakın ilişkileri olanlar, hayatlarını kontrol etmeyi başaranlar, iç disipline sahip ve mücadele etmeyi seven kişiler stres ile daha kolay başedip onunla birlikte yaşamayı becerebilmektedirler.
Stres ile birlikte yaşamak belki sevilen bir müziği dinlemek, alışverişle oyalanmak, yürüyüş veya koşu yapmak, seyahat etmek gibi günlük basit çözümlerde yatmaktadır. Bu basit fomüllerden biri de özellikle iş yerinde kısa molalar vererek önce düşüncede mola almak sonra kendi kendine bir göz atıp, duygulardan arınmaya çalışarak, konuyu tekrar düşünüp harekete geçmektir.
Stres ve performans arasında çok yakın bir ilişki söz konusudur. Stresin az olduğu veya çok fazla olduğu dönemlerde performans istenilen düzeyde olamamaktadır. Stres önce olumlu olarak çalışanı uyarmakta bir müddet ideal düzeyine erişmekte ama süreklilik kazandığında olumsuzluk söz konusu olmaktadır.
Zaman ve stres
Verilen süreyi, zamanı acele kullanmak zorunda kalabiliriz. Bakım kartı ile ilgili bir işlemi gerçekleştirirken zamanın baskısı artabilir. Ancak “yerde” daima zaman vardır. Tarife, yolcu ihtiyaçları ve operasyonun ekonomisi zamanla bağımlıdır.
Birçok kişi zaman sınırlamasını düşünerek yaptığı normal bir işde, bitirebilme motivasyonunu kazanır. Yani, “ zaman ” bitirmeyi, tamamlamayı sağlayan olumlu bir parametredir. Zaman kısalmaya başlayınca, görev için ayrılan süre, iyi kullanılamayınca , araya başka işler girince, olumsuz etkiler başlar. Yani bitirememe stresi başlar. Strese karşı vücüt tepki vermeğe koyulur.
Zamana karşı yarışıldığında stresin olumsuz etkilerini azaltmak için uyarı sinyallerini tanımak gerekir. Hızlı konuşma, başkalarının konuşmasını bitirmesini beklemeden cümleleri hızla tamamlama,
yemeği daha hızlı yeme,kuyrukta beklerken telaşlanma, işi asla yetiştirememe kaygısına kapılma, yeterli süre olduğu halde programlayamama, birşeyler yetiştirirken mide bulantısı hissetme, iş yaparken sıkılma, arabayı daha hızlı kullanma, yavaş davrananlara sinirlenme gibi belirtiler alarm sinyalleridir.
Vardiyalı Çalışma:
Yukarıda da kısmen değinildiği üzere, vardiyalı çalışma, performansı etkileyen faktörlerdendir. Vardiya ile öncelikle uyku düzenindeki bozukluklar, gece vardiyalarındaki beslenme alışkanlıkları yüzünden oluşan mide rahatsızlıkları, sosyal yaşam ile yaşanan uyumsuzlukların yarattığı stres önlem alınmazsa ciddi boyutta işe yansımaktadır.
Uyku, hemen hemen hergün aynı saatte gerçekleşen periyodik bir fenomendir. Uyku uyanıklığa verilen bir ara değildir. Uyku alışkanlık olarak da kabul edilmektedir. Genellikle gün sonunda başlar ve 6 – 8 saat sürer. Minumum uyku 4, maksimum uyku 11 saat olarak kabul edilmektedir.Uyku sırasında vücudun tüm organları dinleme moduna geçer. Vücut ısısı azalır. Vücut ısısı mükemmel bir biyolojik saattir. Gececilerin biyolojik saati geride, gündüzcülerin biyolojik saati ileridedir. Çalışma günlerinde bu farklara katlanılır ama tatil günlerinde, akşam yatma ve sabah uyanma saatleri mümkün olduğunca ileriye çekilmek istenir. Adeta uyku ile savaşılır. Esasen uykusuzluk ciddi bir hata ve stres faktörüdür. İyi ve kaliteli bir uyku; dikkatin toplanması, öğrenme, hafıza, duygusal dengeyi olumlu etkiler.
Uykusuzluk:
Uyku, hemen hemen hergün aynı saatte gerçekleşen periyodik bir olaydır. Uyku ve uyanma saatleri arasında değişiklikler olduğunda uykusuzluk söz konusu olur. Öte yandan, bedensel ve zihinsel yorgunluk, stres, sağlık sorunları da uykusuzluk yapabilir.
Yorgunluk:
Yorgunluk eksik dinlenmeden kaynaklanan, kişinin uzun süreli ve belirli limiti aşan bedensel veya zihinsel çalışmasının neden olduğu durumlardır.
Yorgunluk , yapılacak iş için gerekli olan çaba ile ters orantılıdır.
Adele yorgunluğu yada bedensel yorgunluk objektiftir ve ölçülebilir. Zihinsel yorgunluk halinde ise normal dinlenmeye rağmen duygusal stres yaşanır. Zihinsel yorgunluk, sübjektiftir, kolaylıkla ölçülemez. Vücut ritminin yorgunlukla bozulması önemli hata kaynaklarından biridir.
Aşırı yorgunluk uzun süreli görevlerden ya da gereğinden daha kısa sürede gerçekleştirilmesi beklenen görevlerden sonra da yaşanır. Akut ve kronik olmak üzere ikiye ayrılır.
Akut yorgunluk yoğun fiziksel veya zihinsel bir aktivite sonrasında kısa süreli olarak yaşanır ve iyi bir gece uykusundan sonra yok olur.
Kronik (müzmin) yorgunluk ise oluşması ve geçmesi uzun sürelidir. Belirtileri dikkatin azalması, hafızanın zayıflaması , tutumlarda aldırmazlık, içe kapanıklık şeklinde gözlenir.
Yorgunluktan çıkıp, dinlenme durumuna geçmenin koşulları da fazlaca bilinmemektedir. Bazen yeterli bir uykudan sonra bile yorgun kalınabilmektedir.
Monoton görevler de yorgunluğa neden olmaktadır. Dikkat düzeyi, hem çevreden , hem de konunun niteliğinden kaynaklanır. Monotonluk, görev sırasında yapılan işlerin sabit yada aynı ve sürekliliği yada tekrarlanması şeklinde tanımlanmaktadır.
Monoton işler yorgunluk ve dikkat azalmasına neden olacağından hata olasılığını artırır. Bu tür “görevlerde” kontrol işlevinin detaylandırılması gerekir.
İşyükü:
Performansı etkileyen bir diğer faktör iş yükünün ya çok fazla ya da az olduğu durumlardır.
Çok uzun çalışma saatleri özellikle dikkatin yoğunlaşması gereken önemli işlerin çok fazla olması söz konusu ise çalışanda stres yaratacak ve hata yapma riski artacaktır. Zihinsel ve fiziksel yorgunluk düzeyi yükselecektir.
Buna karşın iş yükünün az olması da gerginlik yaratmaktadır. Amaçsız boş zamanlar ortaya çıkmakta ve çalışanda alışkanlıklar doğurmaktadır. İşe bağlılık, başarıyı ortaya koyma, mücadele etme isteğini engellediğinden umursamazlık ve iş huzurunu bozmaya kadar uzanan sonuçları olabilmektedir.
Beslenme Alışkanlıkları (Alkol, İlaç Vb. Kullanımları)
Besinlerin insan davranışlarında ve performanslarında etkili bir faktör olduğu bilinmektedir. Örneğin protein, yağlar ve rafine şekerler huzursuzluk hissi , az uyanıklık, kararsızlık, çabuk öfkelenme ve uykuya dalma meyli gibi etkileri olabilir.
Kahve, çay, zengin soslar, baharatlı etler çok pişmiş yiyeceklerdir. Sinir sistemini etkiler ve metabolizmanın hızını artırır. Yorgunlukla mücadelede beslenme şeklinin de önemi vardır.
Alkollü içkiler enerji vericidirler. Fiziksel aktiviteyi güçlendiriler ama aynı zamanda duygusallığıda artırırlar. Alkolün görme ve işitme, kısa ve uzun dönemli hafıza üzerinde olumsuz etkileri vardır. Karar verme ve düşünce sistemlerini aksatır. Refleksleri zayıflatır. Hareket koordinasyonunu bozar. Daha da kötüsü kişinin kendisi ile ilgili algısını farklılaştırır, aşırı güven veya aşırı güvensizlik duygularını ön plana çıkarır.
Diyet:
Alınan besinlerin cinsi ve miktarına bağlı olarak, bazen kişi kendini ağırlaşmış, tembel bazen de enerji desteği almış hisseder. Bu konudaki bazı öneriler ise aşağıda sıralanmıştır :
- Vardiya öncesi veya vardiya sırasında, sadece birkaç öğünde çok yiyerek beslenmek yerine, daha sık fakat daha az yiyerek beslenme tercih edilmelidir.
- Vardiyalı çalışanlar için ağır fiziksel iş öncesi saatlerde, küçük öğünler halinde yemek aynı zamanda bir diyet stratejisidir.
- Vardiya öncesi veya vardiya sırasında alınması tercih edilen, karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler, yavaş yanan karbonhidratları ihtiva etmelidirler. (Esmer pirinç, portakal, fasulye, greyfurt, süt, yoğurt, elma, fıstık gibi.)
Kahve veye çay gibi kafein ve tein gibi maddeler çok alındığında sinirliliği ve gerginliği arttırmakta, reaksiyon zamanını düşürmektedir.
Sakinleştirici ilaç kullanmakta insanların çok kolay başvurduğu bir yöntemdir. Bunlar geçici olarak rahatlık vermekle birlikte eğer performansı düşüren ana neden ortadan kalkmamışsa etkisi olmayacağı gibi alışkanlık da yaratabilmektedir.
İlaç, alkol, çay, kahve veya sigara gibi alışkanlıların yerini fiziksel form tutucu aktiviteler alır ise sağlık üzerinde olumlu etkisi daha kolay gözlemlenecektir.
Sonuç olarak performansı etkileyen faktörlerin pek çoğu günlük yaşamda alınabilecek basit önlemler ile (dengeli beslenme, sürekli aktiviteler vb.) hem özel hem iş yaşamındaki kapasite doğrultusunda üretime ve ideal düzeyde performans göstermeye yardımcı olacaktır.